001
38° 26' 58" K
43° 27' 39" D
Վարագայ Սուրբ Նշանի կամ Սուրբ Խաչի վանք

Varaka Surp Nışan ya da Surp Khaç Manastırı

Varaka Surp Nışan ya da Surp Khaç Manastırı
Share Page

Yaygın olarak ‘Varakavank’ ya da ‘Varak’ adıyla tanınan bu ünlü manastır iki kısma ayrılmıştır. İlki, Van’ın yaklaşık 10 kilometre doğusunda, 38° 26’ Kuzey enlemi, 43° 27’ Doğu boylamında, 2100 metre yükseklikte, Varak (Erek) Dağı’nın güney yamacının eteklerinde bulunan küçük bir vadinin ağzında yer alır. İkinci kısım ise, ilkine bir saatlik yokuş yukarı yürüme mesafesindedir. Günümüzde, aşağıdaki manastırın kalıntılarının üzerinde, ‘Bakraçlı’ adlı küçük bir köy bulunmaktadır.

Bu iki mevkiin tarihi, 3. yüzyılın sonu - 4. yüzyılın başında şehit oluşlarıyla Ermeni Krallığı’nın Hıristiyanlığa geçmesinde çok önemli bir rol oynamış olan Azize Hıripsime’nin önderliğindeki Hıristiyan kadınlar topluluğu Hıripsimyants Azizelerinin hikâyesinin sondan bir önceki perdesine kadar uzanır. Hıripsime ve refakatindeki kadınlar, Sebuh [Karadağ/Keşiş Dağı] Dağı’nı (bkz. no. 45) ziyaret eder; ardından, sonraları Surp Ganants (Azize Kadınlar) adını alacak olan manastıra (bkz. no. 29), Surp Digin (Azize Kadın) Manastırı’na (bkz. no. 32) ve Hokyats Manastırı’na uğrar (bkz. no. 31); daha sonra kısa bir süre Varak Dağı’nda kalır, oraya Gerçek Haç’tan (İsa’nın üzerine gerildiği çarmıh) kalma bir röliği emanet eder ve yola çıkarlar. O dönemden beri kayıp olan bu röliğin bulunması, 7. yüzyılda söz konusu dağda inzivaya çekilmiş olan iki keşişle, Teotig (Totig) ve müridi Hovel’le ilişkilendirilir. Varak’taki bu Kutsal Nışan –ya da Kutsal Haç–, onu korumak üzere kurulan kiliseye ve manastırlara adını vermiştir. 9. yüzyılın ortalarına doğru, rölik, Arap istilalarından korunabilmesi için, geçici olarak, Ardzruni Prensliği’nin hâkimiyeti altındaki toprakların iç bölgelerinde bulunan Ağpag’daki (bkz. no. 33) Surp Khaç Manastırı’nın duvarlarının içine saklanır. Manastır, 10. yüzyılda Ermenilerin siyaseten güçlenmesiyle, eskiden sahip olduğu önemi yeniden kazanır. Vaspuragan Kralı (914-943) Gagik, Surp Nışan Manastırı’na, üzerinde zengin süslemelerin bulunduğu bir kutsal emanet sandığı hediye eder. 946 yılında katolikos seçilen I. Ananias (Anania Mogatsi, ö. 968), Varak’ın –daha önce de Surp Ganants Manastırı cemaatinin mensubu olan– başrahibidir.

İki ayrı kompleksten oluşan Varak Manastırı, bu dönemden itibaren yavaş yavaş gelişmiş, yüzyıllar içinde söz konusu yapı topluluklarının birçok unsuru restore edilmiştir. Bu durum özellikle, sonraları Türkçe adıyla, ‘Yedi Kilise’ olarak tanınacak olan Aşağı Manastır için geçerlidir. İlk Surp Khaç Kilisesi’nin Aşağı Manastır’ın bir parçası olup olmadığı ve sonradan yeniden tasarlanarak, bu komplekste bulunan Surp Asdvadzadzin Kilisesi’ne dönüşüp dönüşmediği bilinmemektedir. Daha eski bir modele göre inşa edilmiş olan bu kilise, geleneksel anlatılarda, Kral Senekerim Hovhannes’in (990-1023, ö. 1025) adıyla birlikte anılır. Ancak, Yukarı Manastır’ın ana kilisesi olan ikinci bir Surp Asdvadzadzin Kilisesi daha vardır ve onun da çok eski olduğu düşünülmektedir. Her halükârda, söz konusu iki kiliseden birini 922 yılında Kraliçe Mılke inşa ettirmiş ya da onartmış ve bu kiliseye, günümüze ulaşmış en eski Ermenice elyazmalarından biri olan, 9. yüzyıla ait bir Yeni Ahit bağışlamıştır. Bu elyazması birkaç kez fidye için çalınmış, ancak her defasında, para ödenerek hırsızlardan geri alınmıştır. Çalınan İncil, ilk olarak 1208 yılında bir grup keşiş tarafından; muhtemelen 16. yüzyılın başlarında yaşanan bir diğer vakada ise Avakdigin tarafından yeniden satın alınmıştır. Her defasında Varak’ın hazinesine iade edilen İncil, günümüzde Venedik’te muhafaza altındadır.

Évangéliaire de la reine Mlk‘é, datant de 862. Lettre d'Eusèbe, scène nilotique. Venise, Bibl. Mekhitariste, ms. n° 1144, fol. 8 (Der Nersessian, 1977, 84).

Bir kitabeye göre, Aşağı Manastır’daki Aya Sofya Kilisesi ve bir ihtimal, onun bitişiğinde bulunan Surp Hovhannes Kilisesi, Kraliçe Khuşuş tarafından, 981 yılında inşa ettirilmiştir. Hem Aşağı Manastır, hem de Yukarı Manastır, Haysmavurk'ta, on iki göksel ışının getirdiği mucizevi bir mesaja atfedilen hüküm doğrultusunda, bu ışınların işaret ettiği konumlara birer kilise inşa edilmesiyle büyümeye devam etmiştir. 11. yüzyılın ikinci yarısında, Hokyats Manastırı’nın (bkz. no. 31) başrahibinin katolikosluk görevini reddetmesi üzerine, Prens Pilardos Varajnuni, Varak’ın ünü ve itibarına binaen, bu manastırın başrahibi Boğos’u, hâkimiyeti altındaki toprakların katolikosluğuna getirir. Varak Manastırı, 13., 14. ve 15. yüzyıllarda, aynı zamanda aktif bir skriptoryumdur. Kısa süre içinde, Van Episkoposluğu makamına bu manastırın başrahipleri getirilmeye başlar. Bunlardan Bedros, 1318 yılında manastırın Moğollar tarafından yağmalanmasının ardından, yaklaşık altmış kişiden oluşan cemaatin dağılmasını engellemiştir. Başepiskopos Hovhannes’in döneminde (1421-1465), 1408-1409 yılları arasında Tovmas Medzopetsi (Medzoplu Tomas, ö. 1447) ile birlikte Medzop Manastırı’nda (bkz. no. 9) teolog Krikor Datevatsi’nin derslerine katılmış olan ünlü vartabed Markare’nin adı öne çıkar. Hovhannes, 1441 yılında, kısa bir süre önce yeniden kurulmuş olan Eçmiyadzin tahtına (bkz. no. 7) Katolikos I. Giragos’un seçilmesinde rol oynamıştır. Manastır, nihayet, 15. yüzyılın sonu ve 16. yüzyılın başında Ağtamar Gatoğigosluğu’ndan ayrılıp Eçmiyadzin’in yetki alanına geçer. Varak’ın ‘manastırların başkenti’ olarak görüldüğü bu dönemde, Aşağı Manastır’da en az iki kilise daha inşa edilmiştir.

Varak 16. yüzyıldaki Osmanlı-İran savaşları sırasında yapılan yağmalardan ve yıkımdan payını alsa da, skriptoryum faaliyetlerine hız kesmeden devam etmiştir. Bu dönemde, Kınunikli şair Episkopos Zakarya ile aynı şahıs olduğu düşünülen Zakarya Varaketsi, manastır için şu methiyeyi yazmıştır: “Ah, Varak’ı anlatsam, herkesin görmek istediği / Bütün meleklerin sevgilisi olan o yeri / Bakire Hıripsime’nin / İsa’nın Haçı’nın tahtasını getirdiği.” Başrahip Nerses’in döneminde, 1559 yılında, Melik Ğulican Yukarı Manastır’ın restorasyonunu tamamlar ve Aşağı Manastır’ın etrafını duvarlarla çevirir. Başepiskopos ve şair Istepannos’un döneminde, Aşağı Manastır’daki kiliseler yenilenir, iki narteks güçlendirilir, sütunlu galerilere açılan iki hücre inşa edilir; Baron Herabed’in mali desteğiyle yapılan bu çalışmalar 1591 yılında tamamlanmıştır. 17. yüzyılın ilk çeyreğinde, ünlü bir hekim olan Başrahip Mardiros’un yönetimindeki Aşağı Manastır, yedi kiliseden biri olarak anılmaya başlamıştır.

Pupils of the orphanage (Vasbouragan, 1930, 226).

1648 yılında meydana gelen depremde bütün binalar ağır hasar görür. Yetki alanı içinde Surp Partoğimeos Manastırı’nın da bulunduğu Başrahip Giragos Avantsetsi (bkz. No. 34), derhal, Aşağı Manastır’ın onarılması işini başlatır; burada bulunan, Aya Sofya ve Surp Hovhannes dışındaki kiliseler, varlıklı tüccarlar Hoca Amirkhan, Hoca Tilançi, Hoca Hovhannes ve Markhas Çelebi’nin yardımlarıyla onarılır ya da yeniden inşa edilir. Avantsetsi, yıkılan binaların yerine, Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nin ön kısmına, Aziz Kevork’a ithaf edilen ve duvar resimleriyle süslenen geniş bir narteks yaptırır. 1651 yılında, Khoşab'ın [Hoşap] Kürt ağası Süleyman Bey ve müttefiki Çomar, Varak’a saldırarak, manastırın hazinesini ve taşınır mülklerinin tamamını alıp kaçarlar. Surp Nışan için istenen fidyeyi 1655 yılında Markhas Çelebi öder ve ardından, rölik, Van’daki Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nde koruma altına alınır. 17. yüzyılın ikinci yarısına, Ağtamar Katolikosu’nun Varak’ı yeniden kendi yetki alanına dahil etme girişimleri damga vurmuştur. Manastır bu dönemde bir dizi iniş-çıkış yaşar. Daha önce İstanbul Patriği (V. Hovhannes) olan Başepiskopos Hovhannes (Tütüncü), 1668 yılında, aynı anda hem Varak, hem Salnabad, hem de Hokyats (bkz. no. 31) manastırlarının başrahibidir; bu görevi, 1669 yılında II. Hovhannes olarak Ağtamar’da tahta çıkana dek sürdürür. Aynı yıl, manastırın, yine bir deprem nedeniyle hasar görmüş olan su tesisatını yeniletir. Abarank Surp Khaç’ın (bkz. no. 30) restorasyonunu başarıyla tamamlamış olan Simeon Pokr’un öğrencisi Garabed (1679-1697), manastırın ekonomik durumunu düzeltip hesaplarını düze çıkarır, ancak durum daha sonra yine kötüleşecektir. Varak, 1715-1720 arasında üç yıl metruk kalır.

Varak’ı yeniden canlandıran, Başrahip Garabed’in öğrencisi Partoğimeos Şuşantsi’nin çalışmaları olmuştur. Partoğimeos, orada cemaati tekrar kurmuş, skriptoryumu açmış ve Aşağı Manastır’ı yenilemiştir. Surp Kevork Narteksi’nde, ona atfedilen, 1724 tarihli bir kitabe bulunmaktadır. Onun ardından göreve gelen Hovhannes, manastırda Garabed’in döneminde oluşan hayat tarzını yeniden kurar. Ermeniler, Kürtler ve Türklerin sıklıkla geldiği bir konaklama yeri olan manastır, Van ve Osdan’daki [Gevaş] Osmanlı garnizonlarından gelen süvari gruplarına düzenli olarak yemek verir. 1755 yılında salgın çıkınca, Başrahip Krikor Cuncugants, Kutsal Haç röliğinin muhafaza edildiği sandığı Van’daki Surp Eçmiyadzin (muhtemelen Surp Nışan) kilisesine nakleder; 1777 yılında ise, Cuncugants'ın halefi Başrahip Bağdasar, Surp Kevork Narteksi’ne bir sundurma ekler. Varak’ın sonraki başrahipleri Aşağı Manastır’ı ayakta tutmayı başarırlar ancak Yukarı Manastır, bir dizi yağmalamanın ardından, sürekli yaşanan bir yer olma niteliğini yitirir. Başrahipler başka güçlüklerle de karşılaşırlar. Birçok başrahip istifaya zorlanmıştır. 1832 yılında, Van Paşası, Başrahip Mıgırdiç Kağadyatsi’yi boğdurur. Manastırın Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan Ermeniler arasında ün kazanması, ancak, Varak cemaatine 1857 yılında katılmış olan Mıgırdiç Khırimyan’ın başrahip seçilmesinden sonra olur. Sonraları Muş’taki Surp Garabet Manastırı’na (bkz. no. 53) başrahip seçilen, ardından İstanbul Ermeni Patriği (1869-1873), sonrasında da Eçmiyadzin Tüm Ermeniler Katolikosu (1892-1907) olan ve halk tarafından ‘Hayrig’ (Babacık) lakabıyla tanınan Khırimyan, burada, bir süre sonra ziraat okuluna dönüştürülen bir ruhban okulu, bir okul ve Ardziv Vaspuragani (Vasburagan Kartalı) adlı derginin basıldığı bir matbaa açar. Manastır aynı zamanda bir yetimhaneye de ev sahipliği yapar. Bu yetimhane 1880’li yıllarda Van’a nakledilmiş, ancak 1896 katliamları sırasında yerle bir edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Ermeni Soykırımı sürerken, Varak, Osmanlı Ordusu tarafından ateşe verilmeden önce, çevrede yaşayan halk tarafından geçici bir süre sığınak olarak kullanılmıştır.

General view looking northwest, 1911 (Bachmann, Digitales Forschungsarchiv Byzanz, Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 Austria License. ).

Yukarı Manastır’da şu yapılar bulunmaktadır:

• 11. yüzyıldan daha önceki bir dönemde inşa edildiği konusunda şüphe bulunmayan, 1559 yılında restore edilen ve 19. yüzyıldan beri harabe halinde olan, haç formunda, küçük bir kubbesi olan Surp Asdvadzadzin Kilisesi;

• Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nin kuzey cephesine bitişik, onunla aynı dönemde yıkılmış, tek sahınlı, kubbeli bir nef olan Surp Pırgiç Kilisesi;

• Surp Asdvadzadzin ve Surp Pırgiç kiliselerinin güneyinde bulunan, harabe halindeki Surp Krikor Lusavoriç Şapeli;

• Yapıları çevreleyen, harabe halinde bir duvar ve hücreler;

• Varak Dağı’nın iki zirvesini birbirinden ayıran geçidin yanında, Totig ile Hovel’e haçın göründüğü yer olan ve ‘Galileo’ (Kalilia) olarak bilinen kayanın dibinde bulunan, bu iki keşişin mağarası ve küçük tapınağı;

• Aşağı Manastır’ın su ihtiyacını karşılayan pınarların yakınında bulunan Surp Istepannos Şapeli.

Aşağı Manastır’da bulunan yapılar ise şunlardır:

Plan (Thierry, 1989, 136)

(A) 19 × 10,6 metre ölçülerinde, dört yapraklı yonca (taraktonoz) planlı, dört nişli, dört köşeli bir yapı olan; üzerinde on iki kenarlı bir kubbe kasnağı ve piramit şeklinde bir kubbe bulunan; 922 yılında Kraliçe Mılke tarafından ya da 1000 yılı civarında Kral Senekerim Hovhannes tarafından inşa ya da –eğer Yukarı Varak’taki ilk kilise ise– restore ettirilen; 1648 depreminin ardından restorasyondan geçirilip üzerine yeni bir kubbe kasnağı eklenen; içinde 1301 yılında Keşiş Hovasap’ın diktirdiği bir khaçkarın görülebildiği Surp Asdvadzadzin Kilisesi;

Holy Mother of God, interior, 2013 (Coll. Z. Sargsyan).

(B) 19 × 10,6 metre ölçülerinde, kapalı haç planlı, kubbeli, apsisinin her iki tarafında küçük odaların bulunduğu; 981 yılında Kraliçe Khuşuş tarafından inşa ettirilen; 1648 depremini zarar görmeden atlatan ancak 1846-1847’de meydana gelen bir depremde kubbe kasnağı ve çatısının batı kısmı çöken; Aşağı Manastır’ın etrafına duvar örülmeden önce, özellikle doğu ucunun köşelerine, yüzeye monte edilmiş payandalar nedeniyle Pertov ya da Pertavor [tahkim edilmiş, müstahkem] olarak adlandırılan Surp Sopia Kilisesi;

(C) İlk olarak 8 metre genişliğinde ve 10-12 metre uzunluğunda bir yapı olarak inşa edilen; kaburgalı ve kubbeli bir sahını olan; daha 17. yüzyılın başlarında ‘yedi kilise’den biri olarak anılan; Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nin kuzey duvarına bitişik; batı kanadı, 1648 yılında hazırlanan yeniden inşa planı çerçevesinde kısaltılan ve bu nedenle Surp Asdvadzadzin Kilisesi’yle bağlantısı olan; taş kubbesi yıkılmış ve ahşap olarak yeniden inşa edilmiş olan Surp Nışan Şapeli;

(D) Kenarları 14,5 metre uzunluğunda, kare bir yapı olan; sekizgen bir kubbe kasnağı ve piramit şeklinde bir kubbeye sahip; kubbesi, üzerleri episkoposlar, melekler ve kutsal figürlerin resimleriyle süslenmiş dört merkezi sütun ve sekiz gömme ayak ya da konsolun üzerinde duran; 1648 depreminin ardından, mimar Diradur tarafından, orada daha önce bulunan bir başka binanın yerine, komşu kiliselerin alanlarına da girecek şekilde inşa edilen; 1724 yılında takviye edilen ve daha sonra, 1777 yılında, üzerinde kubbeli bir çan kulesinin yükseldiği, üç kemerli bir sundurma eklenerek genişletilen; Kral Senekerim Hovhannes, Kraliçe Khuşuş ve Katolikos Bedros Kedatartz’ın (ö. 1058) anısına ithaf edilmiş üç mezarın görülebildiği Surp Kevork Narteksi;

(E) 15,5 × 10,6 metre ölçülerinde, apsisin her iki tarafında küçük birer odanın bulunduğu, yuvarlak bir kubbe kasnağı olan, konik kubbeli; üç yapraklı yonca planlı; batı kısmında, tonozlu nişleri ve alçak bir sahını olan; 1000 yılı civarında, Surp Sopia’nın kuzey tarafına, bu kilisenin doğu ucunun uzantısı olarak inşa edilmiş, bu kiliseyle bağlantısı olan ve onunla birlikte, Aşağı Manastır’ın diğer kiliselerinden ayrı bir yapılar bütünü oluşturan Surp Hovhannes Kilisesi;

Narthex Saint-Georges, 2013 (Coll. H. H. Khatcherian).

(F) Surp Nışan Şapeli’nin ön tarafına inşa edilmiş ancak bağlantılı olduğu Surp Kevork Narteksi’nin kuzey duvarı ile kesilen; içerden 16,5 metre uzunluğunda ve 6,5 metre genişliğinde; üç apsisli, tek kaburgalı bir sahını olan; 1817 yılında yenilenen ve bir küçük kule eklenen; daha sonra kütüphaneye ve müzeye dönüştürülen Surp Khaç Kilisesi;

(G) İçeriden 16 metre uzunluğunda ve yaklaşık 6,5 metre genişliğinde; tek sahınlı; 1849 yılında yenilenip, tahıl ambarı olarak kullanılmak üzere dinî bir yapı olmaktan çıkarılmış olan Surp Sion Kilisesi;

• 1559 yılında inşa edilen, 1803'te elden geçirilen ve Başrahip Mıgırdiç Khırimyan’ın döneminde yükseltilen (I); güney ve güneybatı kısmını, yan yana dizilmiş, bazıları 1591 yılında inşa edilmiş olan 37 hücre ve iki katlı konutlar, episkoposluk binası, matbaa, vekilharç odası, fırın, mutfak ve kilerlerin oluşturduğu; çevrelediği alanda, (J) bir avlunun etrafında öbeklenmiş olan, kapı kontrol kulübesi, ahırlar, ağıl, samanlık ile, kuzeybatı köşesinde, ikinci bir avlunun etrafında öbeklenmiş olan (K) okul, yemekhane ve odunluğun bulunduğu dış duvarlar.

General plan : restitution

Varak’ın yetki alanında, Lim ve Gıduts (bkz. No. 3) manastırlık makamı kurulmadan önce, bir inziva yeri olan Lim’in de dahil olduğu, toplam 23 bölge bulunuyordu. Manastırın geniş otlakları ve 619 adet tarlası vardı. Varak’a bağlı kurumlardan biri de, Van’ın doğusunda, Arciçag ya da Arcag [Erçek] Gölü’nün yanındaki Surp Asdvadzadzin Manastırı’ydı. Mıgırdiç Khırimyan döneminde geçici olarak birbirinden ayrılan Varak Manastırı ile Van Episkoposluğu, Khırimyan’ın ardından yeniden birleştirilmiştir. Başepiskoposluğun yetki alanı dahilinde 108 bölge ve 130 kilise bulunuyordu.

Ordu tarafından yerle bir edilen Varak Manastırı, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından gaspedilmiştir. Binaların kalıntılarına çiftçiler el koymuş, bunları kendi amaçları doğrultusunda kullanmış ya da taşlarını almışlardır. Eklenti binaların tamamı ve çevre duvarı yok olmuştur. 1950’li yıllarda halen seçilebilir durumda olan ve 1970’lerde ağır tahribata uğrayan Surp Sopia ve Surp Hovhannes kiliseleri, bugün neredeyse tamamen yok olmuştur; ikisinden geriye kalan tek şey, Surp Sopia’nın apsisidir. İkinci gruptaki Surp Nışan Şapeli de yok olmuştur; Surp Khaç ve Surp Sion kiliseleri ise mesken haline getirilmiştir. Surp Kevork Narteksi gibi, Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nin de hem kubbe kasnağı, hem de kubbesi yok olmuştur ve iki yapı da genellikle ahır olarak kullanılmaktadır. Şu anda içeride görülebilecek olan tek şey resimlerdir, ki bunlar da hasar görmüştür. Çan kulesi yıkılmıştır, ancak üzerinde durduğu kapı sundurması yerinde kalmıştır. Muhafaza edilmeyen ve son dönemde aralarına başka binaların inşa edildiği bu kalıntılar, Ekim 2011’de yaşanan depremle daha da zayıflamış, sundurma da çökmüştür. Yukarı Manastır’ın kalıntıları tamamen yıkılmıştır.

2012 yılında, bir gazeteci, söz konusu yerin kendi ailesine ait olduğunu ve burayı Ermeni halkına iade etmeye hazır olduğunu açıklamıştır. Ancak bu açıklama henüz fiiliyata dökülmüş değildir.

Akinian, 1910, 47-50. Oskian, 1940-1947, I, 268-339. Oskian, 1953b, 208-214. Thierry, 1989, 132-149. Devgants, 1991, 267-277. Mirakhorian, 2013, 259-260, 305-307.

001
38° 26' 58" K
43° 27' 39" D
Varaka Surp Nışan ya da Surp Khaç Manastırı
Վարագայ Սուրբ Նշանի կամ Սուրբ Խաչի վանք
-
002
Gduts Anabad Manastırı